Zirkonyum kaplama alerji ihtimali, diş tedavisi düşünen pek çok kişinin aklını kurcalayan bir sorudur. Estetik bir gülüşe kavuşma isteğiyle bu yola çıkanlar, aynı zamanda sağlıklarını da riske atmak istemezler. Diş hekimliğinde sıkça adı geçen zirkonyum, aslında bu endişeleri en aza indiren malzemelerin başında gelir. Vücutla uyumu oldukça yüksek bir materyal olduğundan, alerjik tepkimelere yol açma olasılığı son derece düşüktür. Yine de konuyu biraz daha açmak ve akıldaki soru işaretlerini gidermek yerinde olur.
Diş tedavilerinde malzeme seçimi, tedavinin başarısını ve uzun ömürlülüğünü doğrudan etkiler. Zirkonyum, hem dayanıklılığı hem de doğal dişe yakın görünümü sebebiyle son yıllarda sıkça tercih ediliyor. Özellikle metal destekli eski tip kaplamalara karşı hassasiyeti bulunan kişiler için güvenilir bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Zirkonyum Tam Olarak Nedir?
Zirkonyum, periyodik tabloda yer alan kimyasal bir elementtir. Diş hekimliğinde ise bu elementin seramik haline getirilmiş bir formu olan zirkonyum dioksit kullanılır. Bu malzeme, yüksek kırılma direncine ve aşınmaya karşı dayanıklılığa sahiptir. Işığı geçirme özelliği sayesinde doğal diş minesine çok yakın bir estetik sunar. Bu yönüyle bilhassa ön dişlerde estetik beklentiyi tam manasıyla karşılar. Metal içermeyen yapısı, onu biyolojik olarak uyumlu kılar. Yani vücut, zirkonyumu yabancı ve zararlı bir madde olarak algılamaz. Bu durum, diş eti sağlığı açısından büyük bir avantajdır.
Zirkonyumun diş hekimliğindeki yeri
Zirkonyum, diş hekimliğinde birkaç farklı amaçla kendine yer bulur. Tek bir dişin kaplanmasından köprü protezlerine, hatta implantların üst yapısına kadar geniş bir alanda uygulanabilir. Güçlü yapısı, çiğneme kuvvetinin yoğun olduğu arka dişlerde bile güvenle tercih edilmesini sağlar. Aynı zamanda beyaz rengi, alttan metalin gri rengini yansıtma sorununu ortadan kaldırır. Bu da diş etinin kenarında zamanla ortaya çıkabilen koyu renkli çizginin önüne geçer. Sonuçta hem işlevsel hem de göze hoş gelen bir tedavi ortaya çıkar.
Biyouyumluluk ne demektir?
Biyouyumluluk, bir malzemenin vücut dokularıyla herhangi bir olumsuz tepkimeye girmeden bir arada bulunabilme yeteneğidir. Vücut, biyouyumlu malzemeyi reddetmez, ona karşı bir savunma mekanizması geliştirmez. Zirkonyum, tıpkı titanyum gibi, bu özelliği en üst seviyede taşıyan materyallerden biridir. Diş etleri zirkonyum kaplamayı kolayca kabul eder. Bu sayede kaplama kenarlarında diş eti çekilmesi veya iltihaplanma gibi sorunlar daha az görülür. Metal alerjisi olan kişilerde bu durum çok daha belirgindir.
Zirkonyum Kaplama Gerçekten Alerjiye Neden Olur Mu?
Bu sorunun cevabı oldukça nettir. Literatürde belgelenmiş zirkonyum kaplama alerji vakaları neredeyse yok denecek kadar azdır. Milyonda bir gibi çok düşük bir ihtimalden söz edilir. Bu da zirkonyumu diş hekimliğindeki en güvenilir malzemelerden biri yapar. Genellikle diş kaplamaları sonrası ortaya çıkan alerjik tepkimelerin arkasında metal alaşımları bulunur. Özellikle nikel, krom ve kobalt gibi metaller, nüfusun bir kısmında hassasiyete yol açabilir. Zirkonyum ise metal içermeyen yapısıyla bu riski tamamen ortadan kaldırır.
Metal alerjisi olanlar için zirkonyum iyi bir seçenek mi?
Kesinlikle evet. Geçmişte metal destekli bir porselen kaplama yaptırmış ve sonrasında diş etlerinde kızarıklık, kaşıntı, şişlik veya ağızda metalik bir tat gibi şikayetler yaşamış kişiler için zirkonyum en doğru tercihtir. Vücudu metale karşı zaten tepki veren birine yeniden metal içeren bir protez yapmak, aynı sorunların tekrarlanmasına sebep olur. Zirkonyum, bu kişilerin hem estetik hem de sağlıklı bir çözüme kavuşmasını mümkün kılar. Önceden bilinen bir metal alerjisi varsa bu durumun tedavi öncesinde hekime mutlaka bildirilmesi gerekir. Hekim, bu bilgiyi dikkate alarak tedavi planını metal içermeyen malzemeler üzerine kuracaktır.
Zirkonyum alerjisi belirtileri nelerdir?
Çok nadir de olsa bir kişide zirkonyuma karşı bir hassasiyet gelişirse, görülebilecek belirtiler diğer alerjilerle benzerlik taşır. Bunlar genellikle kaplamanın yapıldığı bölge ve çevresinde ortaya çıkar.
- Diş etinde uzun süren ve geçmeyen kızarıklık.
- Diş eti veya çevre dokularda şişlik ve ödem.
- Bölgede kaşıntı veya yanma hissi.
- Ağız içinde küçük yaralar veya lezyonlar.
Bu belirtiler görüldüğünde hemen bir diş hekimine başvurmak gerekir. Ancak unutulmamalıdır ki bu tür şikayetlerin sebebi çoğunlukla alerji değil, başka durumlardır.
Alerji Sanılan Durumlar ve Diğer Olası Sebepler
Bazen hastalar, kaplama sonrası yaşadıkları sorunları doğrudan alerjiye bağlama eğiliminde olabilirler. Oysa diş etindeki kızarıklık veya hassasiyet gibi durumların arkasında çoğu zaman farklı etkenler yatar. Bu etkenleri doğru tespit etmek, sorunun çözümünü kolaylaştırır.
Kötü ağız hijyeni
Kaplama yapıldıktan sonra ağız bakımına yeterince özen gösterilmemesi, en sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Kaplamanın diş etiyle birleştiği bölgede biriken yemek artıkları ve plak, zamanla diş eti iltihabı (gingivitis) durumuna yol açar. Diş etleri kanar, şişer ve kızarır. Bu tablo, kolaylıkla bir alerji belirtisiyle karıştırılabilir. Halbuki düzenli fırçalama, diş ipi veya arayüz fırçası yardımıyla bu bölgenin temiz tutulması, sorunu büyük ölçüde ortadan kaldırır.
Kaplamanın diş etine uyumsuzluğu
Kaplamanın kenarlarının diş etine tam oturmaması, yani uyumunun zayıf olması da bir başka yaygın sorundur. Diş ve kaplama arasında kalan küçük bir boşluk bile, bakterilerin birikmesi için uygun bir ortam hazırlar. Bu durum, diş etinde sürekli bir tahrişe ve iltihaplanmaya neden olur. Benzer şekilde, kaplamanın diş etine fazla baskı yapması da kan dolaşımını bozarak doku reaksiyonlarına sebep olabilir. Bu tür problemler, kaplamanın ölçüsünün doğru alınması ve laboratuvarda hassas bir şekilde hazırlanmasıyla önlenebilir.
Tedavinin başarısı, hekimin tecrübesi ve kullanılan teknolojinin kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Ankara Çankaya’da bulunan kliniğimiz Estelite Dental Clinic, hastalarına en güncel ve güvenilir çözümleri sunar.
Estelite Dental Clinic, Ankara’nın prestijli Çankaya semtinde konumlanan, estetik ve fonksiyonel diş hekimliği alanında uzman bir kliniktir. 2020’den beri “Gülüşünüz Bizim Uzmanlık Alanımız” ilkesiyle hareket eden kliniğimiz, hastalarına kişiye özel tedavi planları sunarken 3D dijital röntgen (CBCT), intraoral tarayıcı ve CAD/CAM laboratuvar altyapısı gibi son teknoloji donanımlarla konforlu ve güvenli bir hizmet deneyimi yaşatmaktadır. İmplant tedavisinden dijital gülüş analizine, zirkonyum kaplama ve porselen laminalardan lazer destekli pembe estetiğe, diş beyazlatma uygulamalarından ağız-çene cerrahisine kadar geniş bir yelpazede estetik ve sağlık odaklı çözümler sunan uzman kadromuz—Dr. Kübra Kirişci (Protez ve Estetik Diş Hekimliği Uzmanı) ile Dr. Mustafa Burak Kirişci (Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı) önderliğinde—her aşamada bilimsel verilerle desteklenen güncel yöntemleri benimsemekte, hijyen protokollerini titizlikle uygulamakta ve hasta memnuniyetini en üst seviyede tutmayı amaçlamaktadır. Hafta içi pazartesi–cumartesi 10:00–19:30 saatleri arasında hizmet veren kliniğimizle sağlıklı, estetik ve özgüven dolu bir gülüşe kavuşmak için hemen iletişime geçebilirsiniz.
Doğru planlama ve titiz bir uygulama ile kaplama sonrası yaşanabilecek pek çok sorunun önüne geçmek mümkündür.
Yapıştırıcı malzemeler (Siman)
Nadiren de olsa, zirkonyum kaplamanın kendisi değil ama onu dişe yapıştırmak için tercih edilen siman (yapıştırıcı) alerjik bir tepkimeye neden olabilir. Diş hekimliğinde çok sayıda farklı içeriklere sahip yapıştırıcı bulunur. Bazı kişilerin bu yapıştırıcıların içindeki bir maddeye karşı hassasiyeti olabilir. Bu durumda, sorun kaplamadan değil, kullanılan yardımcı malzemeden kaynaklanır. Hekim, hastanın tıbbi geçmişini inceleyerek ve gerekirse farklı bir yapıştırıcı türü seçerek bu durumu yönetebilir.
Alerji Şüphesi Varsa Ne Yapmalı?
Eğer bir kaplama sonrası alerjiden şüpheleniliyorsa, durumu kendi kendinize yorumlamak yerine mutlaka bir uzmana danışmak gerekir. Diş hekimi, bölgeyi muayene ederek sorunun kaynağını anlamaya çalışır.
Alerji testleri
Eğer kişinin bilinen yaygın alerjileri varsa veya zirkonyum tedavisi öncesi emin olmak istiyorsa, bir alerji uzmanına başvurabilir. Dermatologlar veya alerji uzmanları tarafından yapılan “yama testi” (patch test) ile kişinin belirli maddelere karşı hassasiyeti tespit edilebilir. Bu testte, şüphelenilen maddeler küçük bantlarla sırta yapıştırılır ve birkaç gün sonra cildin verdiği tepki gözlemlenir. Bu, tedaviye başlamadan önce olası bir riski bertaraf etmek için kesin bir yöntemdir.
Doğru teşhisin önemi
Diş etindeki bir kızarıklığın nedenini doğru anlamak, tedavinin yönünü belirler. Eğer sorun hijyen eksikliği ise çözüm basit bir diş taşı temizliği ve ağız bakımı eğitimi olabilir. Eğer sorun kaplamanın uyumsuzluğu ise kaplamanın yenilenmesi gerekebilir. Eğer çok nadir bir durum olan yapıştırıcı veya malzeme alerjisi söz konusuysa, o malzemenin ağızdan uzaklaştırılması ve yerine alternatif bir materyal ile yeni bir tedavi yapılması planlanır. Bu sebeple, doğru teşhis her şeyin başıdır.
Zirkonyum ve Diğer Kaplama Malzemeleri
Zirkonyumun neden bu kadar güvenli kabul edildiğini anlamak için onu diğer kaplama türleriyle karşılaştırmak faydalı olacaktır.
Metal destekli porselenler
Uzun yıllar boyunca standart kaplama türü olarak kabul edilen metal destekli porselenler, adından da anlaşılacağı gibi, içlerinde bir metal altyapı barındırır. Bu altyapı porselene dayanıklılık katar. Ancak estetik olarak bazı dezavantajları vardır. Metal altyapı, ışığı tam olarak geçirmediği için daha mat ve yapay bir görüntüye sebep olabilir. Ayrıca zamanla diş eti kenarında gri bir yansıma yapabilir. En büyük dezavantajı ise içerdiği nikel gibi metallerin bazı kişilerde metal alerjisi tepkimelerine yol açabilmesidir.
E-Max (Lityum Disilikat)
E-Max de tıpkı zirkonyum gibi metal içermeyen, tamamen seramikten üretilen bir başka kaplama türüdür. Işık geçirgenliği zirkonyuma göre daha da yüksektir. Bu özelliğiyle özellikle tek tek yapılan ön diş restorasyonlarında çok doğal sonuçlar verir. Dayanıklılığı zirkonyumdan bir miktar daha düşüktür, bu nedenle uzun köprülerde veya çok fazla çiğneme basıncı alan arka dişlerde ilk tercih olmayabilir. Biyouyumluluğu zirkonyum gibi oldukça yüksektir ve alerji riski taşımaz. Seçim, genellikle dişin konumu ve estetik beklentiye göre hekim tarafından yapılır.


